18 Eylül 2010

İmza: Bir Dost

Klemens Von Metternich. Avusturya'lı bir diplomat. Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Uyumu konusunda adını tarihe geçirmeyi başarmış usta bir diplomat. Benim burada kendisinden bahsetme sebebim ise, Osmanlı Batılılaşma hareketini yakından takip eden bir kişi olması ve batılılaşma hareketinin öncülerinden Sadık Rıfat Paşa'nın yakın dostu olmasıdır. Sadık Rıfat Paşa, Viyana'da elçi olarak görev yapmış bir Osmanlı Diplomatı olarak kendisinden oldukça etkilenmiş, batı medeniyetinin temellerini kendince tespit etmiş ve bu temellerin kendi ülkesinde atılabilmesi adına da Tanzimat Hareketi'ne öncülük etmiştir. İşte bu noktada, Metternich'in bir mektubu giriyor devreye. Kaleme alındığı dönem 19. yüzyıl belki ama geçerliliği devam eden bir mektup!!

İmparatorluk günden güne zayıflamaktadır. Niçin saklamalı? Onu bu hale düşüren sebeplerin başında Avrupalılaşma zihniyeti gelir. Temellerini III. Selim'in attığı bu zihniyeti, derin cehaleti ve sonsuz hayalperestliği yüzünden II. Mahmut son haddine vardırır. Babıali'ye tavsiyemiz şudur: hükümetinizi dini kanunlarınıza saygı esası üzerine kurunuz. Devlet olarak varlığınızın temeli, Padişahla Müslüman tab'a arasındaki en kuvvetli bağ, dindir. Zamana uyun, çağın ihtiyaçlarını dikkate alın. İdarenizi düzene sokun, ıslah edin. Ama yerine size hiç de uymayacak olan müesseseleri koymak için eskilerini yıkmayın. Avrupa medeniyetinden sizin kanun ve nizamlarınıza uymayan kanunları almayın. Batı kanunlarının temeli Hristiyanlıktır. Türk kalınız. Tatbik edemeyeceğiniz kanunu çıkarmayın. Hak bildiğiniz yolda ilerleyin. Batı'nın sözlerin kulak asmayın. Siz ilerlemeye bakın. Adalet ve bilgiyi elden bırakmayın. Avrupa efkar-ı umumiyesinin az çok değeri olan kısmını yanınızda bulacaksınız. Kısaca, biz Babıali'yi kendi idare tarzı'nın tanzim ve ıslahı için giriştiği teşebbüslerden vazgeçirmek istemiyoruz. Ama, Avrupa'yı örnek olarak almamalıdır kendine. Avrupa'nın şartları başkadır, Türkiye'nin başka. Avrupa'nın temel kanunları Doğu'nun örf ve adetlerine taban tabana zıttır. İthal malı ıslahattan kaçının. Bu gibi ıslahat Müslüman memleketlerini ancak felakete sürükler. Onlardan hayır gelmez sizlere. "


Yukarıdaki mektupta, saltanat ve hilafet (din) konusundaki uyarılar dışında, diğer hepsi bugün geçerliliğini sürdürmektedir. Acaba, Metternich çok ileri görüşlü bir devlet adamı ve diplomattı da, söyledikleri hala bugün geçerli mi? Yoksa, millet olarak o günden beri yerimizde mi sayıyoruz? Yorumu sizlere kalsın!

3 yorum:

Silent Traveller dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Silent Traveller dedi ki...

Sürekli düşünen muhakeme eden bir insan izlenimi veriyorsunuz. Zaten düşünmeyen birisinde böyle sürekli yazma isteği olmaz. Metternich'in tespitlerine sizin gibi kısmen katılıyorum demeyeceğim. Tamamen katılıyorum. Tabi ki günümüzde en iyi yönetim şekli demokrasi(mükemmel değil). Yalnız Osmanlı'dan kalma hilafet,saltanat gibi kurumlar mesela İngiltere'de olduğu gibi sembolik olarak kalsa ne olurdu acaba? Türkiye İran mı olurdu? Ya da daha az mı çağdaş olurduk? Özgürlükler daha mı az olurdu? İngiltere ya da İsveç'te insanlar Türkiye'dekinden daha az özgürlüklere mi sahip? Din meselesine gelince; insanlar milli bayramları mı yoksa dini bayramları mı daha coşkuyla kutluyor? Milli bayramlarda Okullarda tören yapılırken öğrencileri yakından gözlemleyin, ne kadar çok oflayıp pufladıklarına şahit olursunuz. Ama dini bayram geliyor diye hiç bir çocuk yakınmaz. Ha bir de okumadıysanız George Orwell'in 1984 romanını ingilizcesinden okuyun. Okuduysanız bir daha okuyun Sonra Türkiye'deki "Big Brother" üzerine düşünün.Bu sizin için zor olmaz. Düşünmeyi sevdiğiniz ortada.

Fikri TUTUK dedi ki...

Kıllanan Adam, yorumların için çok teşekkür ederim.. Özellikle, katıldığın değil de katılmadığın noktaları vurguladığın için teşekkür ederim.. Farklı fikirlerin tartışılması, iki tarafın da kazançlı olduğu ender alışveriş türlerinden birisidir.

Değindiğin noktalarda görüşlerimi ifade etmem gerekirse; bir beyin jimnastiği çerçevesinde, saltanat ve hilafet gibi makamların sembolik olarak yaşatılması bence de faydalı olabilecek bir görüş. Neticede, Tüm Avrupa halen krallıkla yönetiliyor. Ama, ben bu yorumlarımı 20. yy içerisinde söyleyebiliyorum. Cumhuriyetin ilk yılları ve dönemin şartları düşünüldüğünde, alınan kararları da anlayışla karşılayabiliyorum...

Hilafet konusunda bir anımı paylaşmak isterim.. Yurt dışında bulunduğum süre içerisinde tanıştığım Sri Lanka'lı müslüman bir arkadaşım, hilafeti kaldırdığımız için Türk Halkı'na kızgın olduğunu, dünya İslam Alemi'nin hilafet sonrasında başı boş kaldığını söyledi.. Her ne kadar, hilafet kavramının çok da önemsenmeyen bir kurum olduğunu açıklamaya çalışsam da, Pakistan-Afganistan-Hindistan ve Seylan bölgesinde etkisinin yoğun olduğunu ısrarla belirtti..

George Orwell, Aldous Huxley ve Yevgeni Zamyatin gibi anti-ütopya yazan pek çok yazarı okudum.. 1984 romanını da, belirttiğiniz gibi hem Türkçe hem İngilizce okudum ve tahmin ediyorum aynı düşünceleri paylaşıyoruz bu hususta..

Şu ana kadar en fazla keyif aldığım yorumu yazdığınız için de özellikle teşekkür etmek isterim..